24 Şubat 2010 Çarşamba

FLORANSA 2

Floransa’ya devam edelim… En son Uffizi’nin oralarda kalmıştık ;) Uffizi’yi geçer geçmez Arno nehrinin güzel manzarasıyla karşılaşacaksınız. Gece gündüz olduğundan daha güzel görünecektir. Arno nehrinin üzerinde, minik minik evlerin olduğu bir köprü göreceksiniz. Hitler’in bile bombalamaya kıyamadığı bu güzel köprünün üzeri, kuyumcu dükkanlarıyla doludur. Üzerinden geçerken sağda bir heykelin olduğu bölüme dikkat edin. Burada zaman zaman asılı çok sayıda kilit göreceksiniz. Kilitler aşıklar tarafından aşklarının sonsuza dek sürmesi için asılmıştır. Köprü üzerinde ayrıca – özellikle yaz aylarında – her gece sokak sanatçıları tarafından müzik yapılmaktadır. Yaz aylarında gittiyseniz marketten bir şişe şarap alıp yerde oturarak müziği dinlemenizi tavsiye ederim. Köprüyü geçince düz devam ederseniz Pitti sarayına varacaksınız. Medicee ailesinin yazlık sarayı olarak inşa edilen bu yapı; bünyesinde üç ayrı müzeyi barındırmakta. Size tavsiyem eğer çok vaktiniz yoksa, Galleria Palatina ve Giardino di Boboli’yi görmenizdir. Bahçesi gerçekten çok hoşunuza gidecek. Saraya girmeden sağ tarafta bulunan bilet gişesinden çok sıra beklemeden biletinizi alabilirsiniz. Galleria Palatina’yı gezerken Mavi Gözlü Kont adlı tablo ile son bölümde bulunan dönem eşyalarını içeren odalara özellikle dikkat etmenizi rica edeceğim. Bahçede ise, biraz tırmanmaya üşenmiyorsanız, yukarıda, Floransa’nın yeşillik bölümünü görebileceğiniz bir sera bulunmaktadır. Sera şu anda porselen müzesi olarak kullanılmakta, ayrı bir bilet almadan bu bölümü de gezebilirsiniz. Bu arada unutmadan, yine Palazzo Pitti’de bulunan Galleria dell’ Costume müzesi oldukça ilginç. Bu bölümde sanırım 1920’lerden günümüze giyim ve aksesuar örneklerini görebilirsiniz.

Yazdıkça fark ediyorum ki; böyle tek tek sayarak Floransa’yı size anlatırsam bu sayfalarca sürebilir, o yüzden önemli mekanlara ilişkin kısa kısa bilgi vermek istiyorum. Haritadan bakarak hepsinin yerlerini kendiniz bulabilirsiniz (haritaları Turist Information’dan ücretsiz olarak alabilirsiniz, havaalanı, Maria Novella ve Borgo Santa Croce’de birer tane var).

İşte başlıyoruz;

Santa Croce: Floransa’nın görülmeye değer kiliselerinden biri… Çok fazla kuyruk yok, rahatlıkla girebilirsiniz. Yanılmıyorsam fiyatı 5 € civarında. İçeri girdiğinizde büyük duvar fresco’suna dikkat edin.

San Lorenzo: Ön yüzünün düzlüğüyle dikkatinizi çekecektir. Michelangelo’nun yaptığı iç balkonuyla ünlüdür. Giriş ücretini hatırlamıyorum. Eğer iç mekanda yeterince vakit kaybettim diyorsanız. Hemen yanında gündüzleri açık olan ve 7 gün boyunca hizmet veren hediyelik eşya pazarını dolaşın. Burada sevdiklerinize ve kendinize almayı planladığınız hediyelikleri uygun fiyata bulabilirsiniz. Hemen almayın, birkaç stand dolaşarak en uygununu sorun, öyle karar verin. Cüzdan ve çantaları uyguna bulabilirsiniz. Ve gümüş de uygundur. Ayrıca Venedik’te ünlü olan Murano camından yapılma eşyaları da bulabilirsiniz. Eğer Venedik’e gitmeyecekseniz, buradan alabilirsiniz, eğer gidecekseniz orada envai çeşidi var. Bununla birlikte mosaik takıları sadece Floransa’da bulabilirsiniz, oldukça güzeller. Unutmadan, bu pazarı gezerken sağınızda kalacak olan Merc ato’ya dikkat edin (büyük, yeşil çatılı bina). Orası Floransa’nın et, sebze-meyve kapalı pazarıdır. Her gün öğlene kadar açıktır. Eğer Floransa’nın esnaf işi yemeklerinden yemek istiyor ve koşullar benim için önemli değil diyorsanız, gayet uygun fiyatla buradan yiyebilirsiniz.

Galleria dell’Academia: Michelangelo’nun dünyaca ünlü heykeli David’in orjinalinin ve Michelangelo’nun diğer güzel heykellerinin bulunduğu müze… Eğer rezervasyonsuz gidiyorsanız uzunca bir kuyruğu beklemeyi göze almanız lazım. Ancak beklediğinize pişman olmayacaksınız, David’in ışıklandırmanın da etkisiyle sizin üzerinizde yarattığı etki muhteşem.

Announciata Meydanı: Bir kilise, bir yetimhane ve bir de hotelin bulunduğu sevimli meydan. Kiliseye girebilirsiniz, ücretsizdir, ancak ayin varsa sessizce hareket etmenizde fayda var, sinirlenebiliyorlar. Yetimhanenin önünden geçerken soldaki küçük kapıya dikkat edin. Eskiden insanlar sık sık bebeklerini yetimhanenin kapısına bırakıp gidiyorlarmış ve bebekler daha görevliler onları fark edemeden soğuktan donarak ölüyorlarmış. Bunu önlemek için bu kapıyı yapmışlar. Ayrıca yetimhanenin kolonlarının üstündeki mavi-beyaz terra cotta çocuk motifleri görülmeye değer.

Santa Spirito Kilisesi: Bunu da sonra yazayım artık, yoruldum :(

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder